X

BALIK BURCU VE GERÇEKLİĞİN ÖTESİNE GEÇEBİLMEK

GEL
Gene gel, gene.
Ne olursan ol, ister kâfir ol,

İster ateşe tap, ister puta,
İster yüz kere tövbe etmiş ol,
İster yüz kere bozmuş ol tövbeni…
Umutsuzluk kapısı değil bu kapı,
Nasılsan,
Öyle gel…

-Mevlana

 

Balık, Zodyak’taki son duraktır. İnsanoğlunun aydınlanma sürecinin sonudur. Yönetici gezegenleri Jüpiter ve Neptün, Balık’ın, insan ruhunun tecrübesi ve macera alanı olmasını sağlar. Balık’ın sembolündeki ters yöne yüzen iki balık figürü, genelde İkizler Burcunda olduğu gibi ‘Çift karakterli’ yakıştırmasının yapılmasına neden olmuştur. Balık Değişken Niteliktedir, fakat buradaki ikilik çift karakteri sembolize etmez. Birbirlerinden farklı yönlere giden iki balığın kuyruklarının birbirlerine bağlı olmaları “ayrılık” hissiyle alakalıdır. Balık hayat içinde gelişimini tamamlarken bu iki balık birbirlerine daha sıkı bağlanır ve farklı iki kanaldan aldıklarını tek bir gerçeklik içinde kullanabilir.

Ruhsal bütünlüğe ulaşma süreci zor bir yolculuktur. Balık bunu tanrısal coşku ya da kendini kaybetme olarak yaşar. Tanrısal arayıştaki kayboluş Neptün’le ilintilidir. Kişi içindeki Tanrı’yı bulabilmek için önce kimliğinden, kendi zannettiği kişiliğinden arınmak zorundadır. Aileden, çevreden, toplumsal olaylardan ya da sosyal zorunluluklardan dolayı edinilen kimlik çoğu zaman yanıltıcıdır. Toplum ve çevre kişiyi şekillendirir ve özünü unutmasına neden olur. Kişinin özü, sosyal kimliğinden çok farklı olabilir. Hayat içinde büyürken kendimize pek çok etiket yapıştırırız. Kişinin özüne, yani Tanrı’ya ulaşabilmesinin tek yolu ise bu kimlikleri tek tek bırakıp “hiçlik” içinde kalabilmesidir. Egodan ve kimlikten ayrılmak kişiyi hiçliğe, oradan da tanrısal bütünlüğe götürür. Tanrı’ya ulaşmak tüm dini öğretilerde esastır. Mevlana’nın şiirlerinde de kendini kaybetmek, kendinden geçmek, aşk ile (Tanrı aşkı) coşmak sıkça rastlanılan temalardandır. İşte Balık, böyle bir kendini kaybedişin peşindedir. Balık’ın ruhu bu “hiçlik” için atar. Ve bu hiçliğin içinde büyük bir bağışlama ve af etme duygusu barındırır. Kabullenme bunun bir parçasıdır. Her şeyi ve herkesi olduğu gibi kabul eder, çünkü büyük bir anlayış içindedir. Balık Burcu’nun anlayışı zihinsel değildir. O bir şekilde “Bilir”.

Diğer Su Elementleri burçlara baktığımızda şunu görürüz: Akrep Burcu kaybı ve egoya reaksiyonu gösterir. Ölüm bir Akrep karakteridir. Öldükten sonra gittiğimiz yer kayıptır. Daha doğrusu, bu dünyadan gideriz ve başka bir boyutta yaşamaya devam ederiz. Yani yeniden doğarız. Fakat buradaki bedenimiz ölür ve ruhumuz artık bu dünyada işlevini sürdürmeye devam etmez. Dolayısıyla burada ayrılığın altı çizilmektedir. Nasıl Akrep Burcu ve Plüton “dönüşüm” ü temsil ediyor, tırtılın kelebeğe dönüşümünü gösteriyorsa, Balık Burcu da ölümden sonraki “bütünlük” denen kaynağa geri dönüşü gösterir. Yani ayrılık ve bırakma yerine bir kavuşma, bir olma, bütünlenme söz konusudur. Çünkü Balık’ta iyileşme de vardır. Mevlana ölüm gününü yeniden doğuş günü olarak kabul ediyordu. Öldüğünde sevdiğine, yani Allah’a kavuşacaktı. Bu sebeple Mevlana’nın ölüm gününe “Şeb-i Arus” yani “Düğün Günü” denir ve her sene kutlanır. Çünkü bu bitiş veya bir ayrılık değildir. Birleşmektir. Tanrı’ya tekrar kavuşmaktır. Birleşmek ve bir olmak, kaynağa geri dönmektir. Balık son burç olarak bitişlerle anılsa da, Tanrı’ya ulaşmak ve aslında geri dönmek, gerçek olana ulaşmak ve tamamlanmak demektir.

Kendinden geçme şarabını bir zaman iç!
Belki kendi elinden aman bulursun…
İç şarabı ki seni senden kurtarsın,
Damlanın varlığını denize kavuştursun!
(İslam Klasikleri, Gülşen-i Raz s.67, 808)

Tanrı yolunda kendini kaybetmenin dışında Balık kendini dünyevi konular içinde de kaybedebilir. Maddi bağımlılıklar ya da sarhoş olup kendinden geçerek kaybolmak gibi… Bunun olumsuz yanı, Balık’ın kendini bağımlılıkların sahte dünyasına kolaylıkla kaptırması olacaktır. Aslında ruhundaki Tanrısal arayışı, yolunu kaybederek başka yerlerde arar. Bazen sığ sularda boğulabilir. Bu tip bağımlılıklar da Neptün’le ilgilidir. Balık yaşadığı coşku ve kendinden geçme halinden o kadar memnundur ki bunun sonsuza kadar devam etmesini ister. Balık’ın özlemi bir olmaktır. Bu aslında tanrısal bir birlikteliktir, fakat bu dünyevi boyuttaki bir olma ve ait olma duygusu Balık’ın fantezilerini güçlendirebilir. Bu fanteziler bazen erotik de olabilir ve karşı cins “Bir” olmanın farklı bir yoludur. Bağımlılık tanrısallık olgusundan yola çıkarak başlar, fakat sonra Tanrı’nın yerine konulan şeylerle devam eder. Jüpiter’in maceracı yanı, Balık’ın ruhsal arayışı içinde birliğe ulaşmanın farklı yollarını keşfetmesini sağlar. Balık Tanrı’nın yerine başka bir şey koyar ve bu sefer de ona bağımlı bir hale gelebilir. Bu daha çok karşı cinsteki sevgilidir, fakat bazen bu bir ideal veya bazen bir iş de olabilir.

Yaratıcılığı çok yüksektir. Güzellik, aşk ve yaratıcılık gezegeni Venüs, Balık Burcunda yücelir. Bu yaratıcılığın doruk noktasına ulaşmasını temsil eder. Bunun nedenlerinden biri Balık’ın pek çok boyutu aynı anda hissedip tecrübe edebilmesidir. Bu bazen karmaşa yaratsa da, iyi kullanıldığında farklı boyutları tek bir düzleme indirgeyebilme yeteneği verir. Balık son burçtur ve hayatın görünmeyen gerçekliğini içerir. Bu, diğer dünyalar ile bağlantıya geçmek demektir. Boyutlar arasındaki bu gezinti Balık Burcu’nun yaşadığı en büyük zorluktur. Yaratıcı ve yetenekli olduğu için elini attığı pek çok işi çok iyi şekilde yapabilir. Bu oldukça kafa karıştırıcıdır çünkü Balık çoğu zaman bunca yetenekle ne yapacağını bilemez. Hangisinin peşinden gitmesi gerektiğini sorgular durur. Balık’ın Değişken Nitelikte bir burç oluşu onu kararsız yapar ve kararsızlık onun hayattaki başarısını engelleyen en büyük düşmanıdır.

DUYGULARIN DENİZİ

Balık’ın Su Elementinde oluşu duygularını coşturur. Neptün, okyanusunda pek çok duygu barındırır. O bir duygu denizidir. Sakin bir denizde rahatlamış sırt üstü yatarken bir yüzücü gelir ve her şeyi değiştirir. Denizin yüzeyi dalgalanır, dinginlik bir an içinde bozulur. Denizin doğası bu şekildedir. Hiçbir zaman tam anlamıyla bir göl gibi durgun değildir. Yüzeyi sakinken bile derinliklerinde pek çok akıntı vardır. Diğer Su Elementi burçlardan farklı olarak Balık’ın tek ortamı sudur. Bu sebeple bütün bu akıntılardan etkilenir. Ya mücadele ederek akıntıya karşı yüzer ya da kendini akıntıya bırakarak hareket eder ama hiçbir zaman kayıtsız kalamaz.

Bütün nehirler bir kaynaktan çıkar ve oradan denize dökülürler. Suyun akıp geldiği son nokta ise okyanustur. Balık bir okyanus gibidir. Engin ve derindir, fakat O’nun boşalacağı farklı bir alan yoktur. İşin kötüsü nehirler her zaman berrak sulardan oluşmaz. Taş, toprak ve hatta ölü balıklarla dolu olabilirler. Bu da denizi kirletebilir. Bu sebeple Balık Burcu ruhsal arınmayı öğrenmelidir. Böylece başkalarının ona boşalttığı pislikleri arıtarak kendini temizleyebilir. Eğer başkalarının duygu yüklerini kendi bünyesinden arıtamazsa bu Balık’ı zamanla mutsuz edecektir. Bu depresyona bile neden olabilir. Neden mutsuz olduğunu bir türlü anlayamayabilir.

Eğer Balık Burcu’nda doğmuş bir kişinin yaratıcılığı, sevgiyi paylaşma duygusu ya da ruhsallıkla arasına bir şeyler girerse, akış bozulduğu için mutsuzluklar baş gösterecektir. Müzik, sanat, şiir ve meditasyon Balık’ın ruhu için birebirdir. Hayatında her zaman bu konulara yer ayırmalıdır. Bu şekilde arınabilir ve enerjisini olumlu bir şekilde akıtabilir.

KENDİNİ ADAMAK

Balık Burcu’nun kendini adayan bir enerjisi vardır. Yaptığı iş her ne ise kendini buna adayacaktır. Dinle ilgileniyorsa kendini Tanrı’ya adar, sanatçıysa büyük bir aşkla yaratır. Eğer kendini suç işlemeye yöneltecek olursa da çok iyi bir katil olabilir! Enerjisi çok yüksektir bu sebeple bunu nereye yönlendireceği çok önemlidir.

Zodyak’ta Balık Burcunun karşısında Başak Burcu yer alır. Hem Balık hem de Başak kendini adamakla alakalıdır. Başak’ın arkasındaki mükemmeliyetçilik kendini adamasından gelir. İşine kendini adar ve yaptığı işi mümkün olduğunca titiz ve mükemmel yapar. Michelangelo kendini sanata adamış, mükemmel yaratıcılığı sayesinde Rönesans’ın en önemli sanatçılarından biri olmuştur. Pek çok eseri arasında yaptığı meşhur David heykeli Rönesans heykel sanatının başyapıtlarından biri kabul edilmektedir. Başka bir Balık Burcu olan Albert Einstein ise 20.yy’ın en önemli bilim adamlarından biri olmuş, adı modern bilimin tanımı olarak anılmıştır. Fizik eğitimi almamış olmasına rağmen konuya olan özel ilgisi bir tutku halini almış ve yaptığı çalışmalar sonucu pek çok önemli kuram ortaya koymuştur. 1921’de Nobel Fizik Ödülü almıştır ve kuramları Atom Bombasından uzay yolculuğuna pek çok alanda kullanılmıştır.

Balık Zodyak’taki son duraktır, fakat hiçbir zaman bitiş değildir. Sonrasındaki yeni hayatın habercisidir. Başka bir boyuta, bilinmeyene, öteye geçmek için bir mola gibidir. Her şeyi tamamlamak, arındırmak ve başlamak için bir fırsattır. Yeni bir bilinmeyene başlamak… Bu fırsatı iyi kullanabilmenin ödülü sonsuzluk olacaktır.

Mart 2008, İstanbul

Referanslar:

– John Baldock, Mevlana/Gizli Öğretisi (Çeviren: Nihan Pekmen, Sınır Ötesi Yayınları Reklam ve Prodüksiyon Hiz. San. Tic. Ltd. Şti, 2006)

– Halil Cibran, Ermiş (Çeviren: Aytunç Altındal, Anahtar Kitapları Yayınevi, 1994)

– “The Zodiac: Pisces” Seminer notları, Melanie Reinhart, Brasenose College, Oxford, 2007

Bu yazının tüm hakları saklıdır. İzin almadan hiç bir şekilde kullanılamaz. FİKİR VE SANAT ESERLERİ KANUNU UYARINCA KISMEN VEYA TAMAMEN BU SİTE, E-BÜLTEN VE E-POSTA İÇERİĞİNİN ESER SAHİBİNİN İZNİ OLMAKSIZIN KOPYALANMASI, YAYIMLANMASI VE DAĞITIMI HUKUKİ VE CEZAİ YAPTIRIMA TABİ OLUP, AYKIRI DAVRANANLAR ALEYHİNDE GEREKLİ TAKİBATIN YAPILMASI GEREKLİ HALE GELİR.