X

Akrep Burcu ve Değişen Dünya

Kuzey Yarım Küre’de kışın geldiğini iyice idrak ettiğimiz Kasım ayında ilgimiz ilişkilerden daha içsel bir alana, hayat ve ölüm arasındaki ince çizgiye kayıyor. Tabiatın artık form değiştirdiği bu günlerde ağaçlar yapraklarını çoktan döktü, kuşlar sıcak bölgelere göç etti ve hayvanlar artık kış uykusuna çekildi. Şimdi doğada hayat sanki daha durgun ve sakin, daha içeride ve ölü… Biz insanlar ise Güneş’in Akrep Burcunda olduğu Kasım ayında, bilinçaltımızda; ölüm, sonlanma, form değiştirme ve ruhun ölümsüzlüğüyle sarmalanmış durumdayız. Bu konuları şu anda hayatımız içinde bire bir yaşıyor olmasak da, bu konuların temsil ettiği her ne varsa ay boyunca  bizi günlük hayatın içinde meşgul edecektir.

Doğum kadar ölüm de doğal bir fenomen kuşkusuz. Kuran-ı Kerim’de de yazıldığı gibi; “Her canlı bir gün ölümü tadacaktır”. Fakat bunu biliyor olmak, insan olarak bu korkudan kaçmaktan kendimizi almamızı engellemiyor. Bu korku pek çok davranışımızın temelini oluşturuyor ve insanoğlunun yaşama içgüdüsü ağır basarken, güçlü bilinçaltı kompleksler bizi çoğu zaman geri çekebiliyor. Astrolojide ölümle bağdaştırılan pek çok simge vardır. Akrep Burcu ve Plüton da bunlardandır, fakat  aslında burada “ölüm” olarak nitelendirilen şey dönüşümdür. Şekli değiştirmek, yani transformasyondur. Transformasyon, yeniden form vermek demektir ki bu da dönüşümle eş anlamlıdır. Çünkü ölümden sonra mutlaka yeniden doğum söz konusudur. Tıpkı tırtılın kelebeğe dönüştüğü gibi ya da kartalın belli bir yaştan sonra yaşamayı seçerek kendini yenilemesi gibidir.

Tırtıl kelebek olduğunda artık bambaşka bir varlığa dönüşmüştür. Tırtıl yok olmuş, yani bir anlamda ölmüş, fakat yerine çok daha güzel bir varlık, yani kelebek gelmiştir. Kartal’ın hikayesi ise biraz daha farklıdır. Kartal belli bir yaşa geldiğinde yaşamak ve ölüm arasında bir seçim yapar. Eğer yaşamaya karar verirse onu zorlu bir yenilenme süreci beklemektedir. Kartal belli bir yaşa geldiğinde gagası sertleşir, tırnakları körelir ve kanatları eski parlaklığını kaybeder. Dolayısıyla eskisi kadar güçlü değildir. Yaşamaya karar verdikten sonra uzun ve sancılı değişim sürecini başlatır. Bu durumda kartal önce bir dağı tepesine çıkar ve burada gagasını kayalara vurarak kırar. Belli bir süre sonra eski gagasının yerine yenisi çıkar. Daha sonra yeni gagasıyla tırnaklarını tek tek söker. Belli bir süre daha geçtikten sonra eskilerinin yerine güçlü tırnakları çıkar. Kartal son olarak, yeni tırnaklarıyla kanatlarındaki kartlaşmış tüylerini tek tek yolar. Böylece eski ve güçsüz kanatlar bir süre sonra parlak ve güçlü haliyle kartalın daha uzun süreler yaşamasını sağlayacak güçte olurlar.

Akrep Burcu ve Plüton’un temsil ettiği bu dönüşümü bizler de hayatın içinde pek çok kez yaşarız. Plüton’un doğum haritamıza her teması bize, hayatın belli alanlarında yenilenmeyi öngörür. Gökyüzünde hareket eden gezegenin haritamızla teması sırasında kişisel alanlar derinden etkilerken, haritamızın içinde yer alan Plüton’un başka gezegenlerden aldığı etkiler ise, dünyada meydana gelen kolektif olaylardan etkilenmemize neden olur. Bunun anlamını kavrayabilmek için Plüton’un jenerasyon etkisini daha iyi anlamak gerekir.

Plüton’un Jenerasyon Etkisi Nasıldır?

Plüton 1930 yılında keşfedilmiş ve astrologlar tarafından, Mars’ın yanı sıra Akrep Burcunun yönetici  gezegeni olarak tanımlanmıştır. Fakat ağır hareket eden Plüton’un aynı konumda uzun süre kalması onun nesilleri etkilemesine neden olur. 1 senede yaklaşık 1? ilerlediği için aynı yıl doğan kişilerin haritalarında aynı konumda yer almaktadır. Dolayısıyla daha sonra aldığı transitler, bu dönemde doğmuş olan herkesin etkilenmesine neden olur.

Bunun yanı sıra jenerasyon gezegenlerinin keşfi sırasında dünyada gelişen olaylar, keşfedilen gezegenin sembolizmi açısından önemlidir. Plüton 1930 yılında keşfedilmesinden hemen sonra 1933’te Almanya’da Hitler iktidara gelmiş ve daha sonra 1939’da kitlesel ölümlere neden olan II. Dünya Savaşı başlamıştı. Bu savaş, o zamana kadar hiç kullanılmamış güçte olan atom bombasının ilk defa kullanılmasıyla sonlanmış ve bizi Plüton’un yıkıcı, güçlü ve dönüştürücü gücüyle tanıştırmıştı.

Diğer taraftan Plüton’un tek anlamı ölüm ve yıkım değildir kuşkusuz. Yaşadığımız dünyada dualizmi göz önünde bulundurmamız gerekirken, her enerjinin negatif ve pozitif taraflarını da deneyimlememiz çok olağandır. Dolayısıyla Plüton’un ölüm ve yıkımla bağdaştırılan enerjisi aynı zamanda dönüşüm ve yenilenmeyi de içinde barındırır. Hangi konuları yenileyip dönüştürdüğü ise içinde bulunduğu burçla tanımlanabilir.

Plüton Yay Burcundayken Neler Oldu?

Kasım 1995’ten beri Yay Burcunda hareketine devam eden Plüton şimdi burç değiştirerek enerjisini farklı bir alanda deneyimliyor. Plüton iyimser Yay Burcundayken felsefi ve farklı olan herşey güç kazandı. Pek çok alternatif tedavi yöntemi ve kendilerinin en iyi olduklarını söyleyen pek çok terapist ortaya çıktı. Herkes en iyi yöntemi kendisinin bildiğini iddia etti. Bizler de alternatif tedavi yöntemlerine, yaşam koçlarına, astrologlara, kuantumcu terapistlere daha fazla ilgi duymaya başladık. Plüton Oğlak Burcuna girdiğinde ise gözümüzü boyayan ve gerekli donanıma sahip olmayan yetersiz kişiler elenerek geriye sadece çok iyi olanlar kalacaktır. Bu dönemden sonra herkes gelişim için çok çalışacak ve sadece bir kaç kursa giderek eğitim alan sözde uzmanların yetersizlikleri ortaya çıkmaya başlayacaktır. Plüton Yay Burcunun son derecelerindeyken, sanki indirim sonu malları satmaya çalışan bir dükkan sahibi gibi, yeni eski elinde hangi mallar kaldıysa ortaya çıkarmakta. Onun kitleleri etkileyen bir gezegen oluşu ve dönüşümü vurgulaması, Yay Burcunun temsil ettiği her ne varsa ortaya dökecek ve son bir defa değişmesini isteyecektir.

Dolayısıyla şimdi bir eleme döneminin içine giriyoruz. Bu dönemde işe yarayan ve yaramayan elenecektir. Artık herkes ellerinde somut bir şeyler olmasını arzu edecektir. Güçlü konumda olabilmek için eskisi gibi ‘en farklı’ olmak değil ‘en somut ve kullanılabilir’ olmak gerekecektir. Bundan sonraki dönemde orijinal olandan etkilenmek yerine, gerçek ve sade olandan daha fazla etkileneceğiz. Çünkü artık orijinal olmak adına yapılan şeyler, Plüton’un Yay Burcundaki yolculuğunun sonuna gelmesi gibi miadını doldurmuştur.

Aynı zamanda bu dönemde, şimdiye kadar hiç bir zaman sarsılmayacağını düşündüğümüz, çok kuvvetli görünen şirketlerin tek tek iflas ettiğine şahit olabiliriz. Bu süreç aslında çoktan başladı. Plüton’un bu yıl Ocak ayında Oğlak Burcuna kısa süre yaptığı ziyarette olanlara bakacak olursak, Plüton’un burç değiştirmesinin hemen ardından Sosyete General bankasının bir çalışanının yanlış pozisyonu sonucu oluşan krizi hatırlayabiliriz. Bu şimdiye kadar tek bir bankacının kaybettiği en büyük tarihi rakamdı ve kapitalist sisteme inen ilk önemli darbeydi. Bunun hemen öncesine bakacak olursak, Mortgage sisteminin çöküşüyle başlayan ekonomik krizin büyüyerek belki de kapitalist sistemin çökmesine neden olacak sonuçlar oluşturduğunu hatırlayabiliriz. Her ne kadar Mortgage sistemi 2007 yazında çöküşünü ilan ettiyse de, bana, yaklaşmakta olan Plüton geçişinin ayak seslerini çağrıştırıyor.  Tüm ekonomistlerin 2008 yılından sonra duraklamayı öngörmesi, Satürn yönetimindeki Oğlak Burcunun zamana karşı duran ve sıkıştıran enerjisini çok güzel sembolize etmekte. Bu bir tesadüf olabilir mi?

Tıpkı Jüpiter’in genişlemeyi seven enerjisi gibi her geçen gün büyüyen kredi köpüğünün patlaması bu sistemin çökmesine sebep oldu. Çünkü gökyüzünde Jüpiter’den sonra yer alan Satürn bize, bu dünyadaki sınırlarımızı hatırlatır. Yay’ın enerjisini deneyimlerken herşeyi toz pembe ve hiç bitmeyecekmiş gibi görebiliriz. Sürekli büyümek ve genişlemek isteriz, fakat tam bu sırada Oğlak gelip bize ayaklarımızı yere sağlam basmamızı ve gerçekçi hedefler belirlememizi, yoksa başarı elde edemeyeceğimizi hatırlatır.

Plüton’un Oğlak Burcuna geçişi, yine başka bir Oğlak enerjisi olarak nitelendirebileceğimiz “Devlet”i önümüzdeki dönemde güçlendirebilir. Şirketleri korumak adına onları maddi olarak destekleyen devletler, bu şirketlerin hisselerini alırken, artık devlet kavramı daha güvenilir bir hal almaya başlıyor. Bu da bize Oğlak’ın, yani otoritenin tekrar nasıl güçlendiğini göstermektedir. Artık mevcut kapitalist sistem yavaş yavaş işlevini kaybediyor. Oğlak Burcu, sistemi ve otoriteyi simgelerken, mevcut ekonomik ve siyasi sistemin sonuna geldiğimiz iyice vurgulanmaktadır. Dolayısıyla önümüzdeki dönemde kurumsal şirketlerin yıkılıp tekrar yapılanması mutlaka gözlenecektir.

Peki bunun yanı sıra yaşadığımız ortam yani çevre nasıl etkilenecek? Uzun zamandır devam eden küresel ısınma ve tabiattaki değişimlerin teknoloji ve insanlığın ilerlemesi sonucu oluştuğu şüphe götürmez bir gerçek. Kullanılan gazlar ve yakıtlar sonucu ozon tabakasının incelmesiyle başlayan süreç;  küresel ısınmaya, buzulların erimesine, bazı canlı türlerinin azalmasına ve bir çığ gibi büyüyen pek çok şeye neden oldu.

Maddenin Değişen Değeri

Plüton’un Oğlak Burcuna geçmesiyle Toprak Elementinin sembolize ettiği konularda önemli değişimler olacaktır. Örneğin su, toprak ve temel besin maddelerinin değerlerinde değişimler olabilir. Artan kuraklık ve buna tezat olarak yaşanan sel felaketleri, kullanılabilir su kaynaklarımızın azalmasına neden olmakta. Değişen iklim şartlarına bağlı olarak bu maddelerdeki azalma belki ilerki dönemlerde bu temel ihtiyaç maddelerinin değerlerinin artmasına, yani dönüşmesine neden olacaktır. Bir şeyin neredeyse bedava olduğunu belirtmek için kullandığımız ‘Sudan ucuz’ ifadesi değişmek zorunda kalabilir mi? Belki de bundan yıllar sonra su altın değerinde olacak. Umarız bununla ilgili tedbirler alınır ve herkes geç olmadan biraz daha duyarlı olmayı başararak bu konuda yapılması gerekeni yapabilir.

Arıların Nesilleri Tükenirse Ne Olur?

Doğadaki değişimden nasibini alan diğer bir canlı türü ise balarıları. Balarıları yeryüzünün hemen hemen her yerinde çiçekli bitkilerin tozlanmasında başrolü oynmakta. Bu işlevi gören başka böceklerde var, fakat bunların hiç biri balarıları kadar etkili değil. Yani pek çok bitki, meyve, sebze ve baklagil gibi ürünlerin oluşmasında arıların alternatifi neredeyse yok gibi. Arılar bu anlamda en az su ve toprak kadar gerekli. Dolayısıyla arıların yok olması yeryüzünde kıtlıkla eş değerde. Son dönemde değişen iklim şartları ve buna ilaveten başka pek çok etki arıların büyük oranda yok olmasına neden oldu. Özellikle son 2 yılda arıların büyük oranda yok olduğunu biliyoruz. Uzmanlar bunun temel nedeninin değişen iklim şartları, yani küresel ısınma ve kimyasalların oluşturduğu çevre kirliliği olduğunu vurgulamakta. Hatta cep telefonu sinyallerinin arıların yön bulma mekanizmalarını etkilediğini ve kaybolmalarına sebep olduğu gibi görüşler de bulunmakta.

Dünyamız zor bir dönemden geçiyor ve Plüton bizden şimdiye kadarki çalışmalarımızın hesabını sormaya hazırlanıyor. Satürn yönetimindeki Oğlak Burcu, Plüton’la karşılaşınca temsil ettiği her şeyin şekil değiştirdiğine şahit olacaktır. Eski sistem ve yönetim şekilleri değişerek yerine yenileri gelecektir. Satürn’ün doğasında aynı zamanda eski çalışmalarımızın ödülü yatar. Tıpkı karıncayla ağustos böceğinin hikayesinde olduğu gibi… Eğer ağustos böceği gibi güzel ve güneşli yaz aylarını saz çalıp, gülüp oynayarak geçirdiysek, yaklaşan kara kış bize hesap soracaktır. İyimser Yay’dan sonra Oğlak enerjisi yoğun ve ağır gelebilir. Sıkı çalışıp iyi bir yönetim modeli oluşturanlar, Plüton Oğlak Burcuna girdikten sonra daha da güçlenerek ödüllerini alacaklardır.

Önümüzdeki resim her ne kadar iç açıcı olmasa da şunu unutmamalıyız ki insanlık her dönemde bir sona geldiğini düşünmüştür. İnsanlar pek çok dönemde dünyanın sonunun geldiğine dair ibareler bulmuşlardır. Fakat yorgun ve yaşlı gezegenimiz her ne olursa olsun ayakta kalmaya devam etmektedir. Plüton burç değiştirirken bütün bu konuları tekrar düşünüyor olmamız çok doğal. Aynı zamanda bu geçiş döneminde herkesin kendi için yapması gereken küçük ayarlamaların olduğunu da bir kere daha vurgulamak istiyorum. Önümüzdeki dönemde materyal konulardaki değişim, neye değer verdiğimizi, neyin geçerli ve işe yarar olduğunu kesin olarak etkileyecektir. Bununla birlikte bizi bir sona hazırladığını düşündüğümüz teknoloji ve medeniyet her zaman  tek dişi kalmış bir canavar değildir. Bunu düşünmek için belki biraz erken, fakat belki de Plüton’un Kova Burcuna geçeceği yıllarda, aslında hayatımızı büyük ölçüde kolaylaştıran teknolojiyi daha çok olumlu amaçlar ve dünyayı daha iyi bir yere dönüştürmek için kullanabileceğiz.

Ekim 2008, Londra

Bu yazının tüm hakları saklıdır. İzin alınmadan hiç bir şekilde kullanılamaz.

FİKİR VE SANAT ESERLERİ KANUNU UYARINCA KISMEN VEYA TAMAMEN BU SİTE, E-BÜLTEN VE E-POSTA İÇERİĞİNİN ESER SAHİBİNİN İZNİ OLMAKSIZIN KOPYALANMASI, YAYIMLANMASI VE DAĞITIMI HUKUKİ VE CEZAİ YAPTIRIMA TABİ OLUP, AYKIRI DAVRANANLAR ALEYHİNDE GEREKLİ TAKİBATIN YAPILMASI GEREKLİ HALE GELİR.