Neptün Balık Burcu ve 2012
Yeni yeni merak sardığım Çin Astrolojisine olan ilgim, geçen ay yaptığım Hong Kong seyahatinde iyice perçinlendi. Çin yeni yılının hemen öncesi orada bulunmak, gelecek yeni yılın enerjisiyle bütünleşebilme açısından oldukça önemliydi. 23 Ocak 2012’de gerçekleşen Yeniay’la başlayan Çin yeni yılı, Çin Takviminde ve Çin Astrolojisinde “Su Ejderhası” yılı. Bu sebeple, ilan tahtalarındaki afişlerden mücevher dükkanlarına, hediyelik eşyacılardan metro kartlarına kadar bütün tüketim malzemelerinin üzerinde bu sembolü, yani Ejderha figürünü görmek mümkün.
Peki, Ejderha yılının anlamı nedir? Batı astrolojisindeki denizler ve suları yöneten Poseidon yani Neptün’ün, yöneticisi olduğu Balık Burcuna gireceği bu yıl, Çin ve tüm Uzak Doğu kültürü için çok önemli olan Ejderha yılına giriyor olmamızın ne gibi etkileri olabilir? Ejderha, Çin Astrolojisindeki 12 hayvan arasında en gizemli olanı. Bu sebeple Çinliler bu yılı çok önemsiyorlar. Çinliler bu yıl, büyük değişim ve dönüşümle birlikte pek çok fırsatın geleceğine inanıyorlar. Özellikle Su Ejderhası büyüme ve genişleme anlamına geliyor. Diğer Ejderhalardan farklı olarak Su Ejderhası, herkesin hayrı için güçlü egosunu bir tarafa bırakabiliyor. Böylece bu yıl aydınlanma ve bilinç düzeyindeki yükselişi destekliyor. Çin astrolojisine göre bu yıl doğacak çocukların güçlü, kendine güvenen, tutkulu ve entelektüel olacağı söyleniyor. Ben de sonradan öğreniyorum ki meğerse pek çok kişi çocuk yapmak için 2012’yi bekliyormuş.
Tüm Uzak Doğu çocuk sahibi olmak için bu kutsal yılı beklediğine göre (Her 12 senede bir Çin takviminde Ejderha yılı oluyor. Yani 1976, 1988 ve 2000 de Ejderha yılı; fakat onlar “Su Ejderhası” değil, farklı elementlerdeki Ejderhalar. Döngünün tekrar etmesi ve aynı elemente sıra gelmesi yaklaşık 60 sene sürüyor) bundan dünya nüfusunda bir patlama olacağı varsayımına ulaşabiliriz. Fakat bu yeni nesil nasıl bir nesil olacak? Su Ejderhası yılı bizlerin hayatını nasıl etkileyecek? Neptün’ün yönetici konuma geçmesiyle hayatımızda ne gibi değişimler olacak?
Neptün astrolojide yanıltıcı, aldatıcı ve hayallerle ilişkilendirilen bir gezegen olmasının yanı sıra sınırları çözmekle ve zamanın sınırlarını aşan yani ruhun özüne ulaştıran bir etki yaratır. Satürn’le ilgili olarak “Ruhun bedene hapsedilmiş formu” demiştim. Neptün ise, “Ruhun bedenin hapsinden özgürleşmesidir”. Neptün, sonradan oluşturduğumuz sahte kimliğin ötesine geçmemize, yani gerçek özümüze yeniden dönmemize yardımcı olur.
Neptün’ü haritasında güçlü konumda olan kişiler, daima kendilerinden daha büyük bir bütünün parçası olma arzusuyla yaşarlar. Onlar görünenin ötesinde de bir gerçeklik olduğu bilinciyle barışıktırlar. Balık Burçları, Güneş, Ay ya da harita yöneticisi gezegenleri Neptün’le güçlü etkileşim içinde olan kişiler, veya Neptün’ün doğum haritasında önemli akslarla birleşim konumunda olanlar, sonradan oluşturdukları kimliklerini tek tek, seviye seviye, üzerlerinden soyarak çıkarma deneyimini hayatlarının bir döneminde mutlaka yaşarlar. Kısacası bu kişiler hayatlarının bir döneminde, özlerine doğru bir yolculuğa çıkmaya kendilerini mecbur hissederler. Bunu yapamayanlar ise, bu dünyada yaşayabilmek ve birer birey olarak varlıklarını sürdürmek için oluşturdukları egoya sıkı sıkıya yapışırlar.
EVDE TEK BAŞINIZA DENEMEYİN!
Ego bizim bu dünyayla bağımız olmakla birlikte aslında özümüzü örten ve bize, biz olduğunu ikna ettiren, inatçı bir düşmandır. Ego bizi başarı, para, şan, şöhret, tanınma, kimlik, güvenlik, yaşayabilme gücü ya da ilişki kurabilme imkanı ile kontrol eder. Egodan kurtulabilmek zannedildiğinin aksine hiç de kolay olmayan bir uğraştır. Zaten bunu bir rehber olmadan yapmaya çalışmak da oldukça tehlikelidir.
Kimliğin kısıtlayıcı ağırlığından uzaklaşmaya çalışarak ruhsal yolculuğa devam eden kişilere bile yol göstericileri, hocaları ya da guruları egoyu bırakmayı tavsiye etmez. Çünkü bu durum buna hazır olmayan kişiye büyük bir boşluk ve “hiçlik” duygusu yaratır ki ruhsal ve fiziksel olarak yeterince güçlü olmayan kişi için bu tek başına üstesinden gelinebilecek bir durum değildir.
EGO NEDİR, NE DEĞİLDİR?
Ana rahmindeyken egomuz yoktur ve bizler bir birey olduğumuzun farkında değilizdir. Ancak doğum anında bebek rahim kanalından geçerken anneyle ilk temas gerçekleşir ve doğumla birlikte anneyle ilk gerçek temas oluşur. Bu ilk temas ve sonrasında doğumla birlikte dünyaya gelmekle gerçekleşen “ayrılık” hissi, birey olmanın ilk adımını oluşturur.
Howard Sasportas’ın TheGods of Change kitabında belirttiği üzere, büyürken fark ederiz ki çevremizdeki herkesten ve her şeyden ayrı birer varlığız. İşin tuhafı bu ayrılık durumu kişinin kendi içinde vardır. Sevmediğimiz taraflarımızı kabul etmekte zorlanır ve dışlarız. Bu aslında bizde olan bir parçadan bizi ayırır ve yine ayrılık hissi oluşur.
Neptün’ün Buradaki Fonksiyonu Nedir?
Neptün transiti doğum haritasını etkilediğinde, yani doğum haritasıyla etkileşim içine girdiğinde, kendini güçlü ve başarılı hisseden kişiye zayıf ve kırılgan tarafını gösterir. Bu da aslında kendini sürekli limitleyen kişiye limitsiz olduğunu göstermektir. Neptün hayata yeniden bağlanmak ve bütünle bir olmak demektir. Tıpkı kendi özümüze yaklaştığımızda tanrıyla bir olmak gibi…
Çoğu kişi zamanla topluma uyum sağlamak ve sevilmek adına kendini değiştirmeye o kadar çok uğraşır ki, bir bakar kendinden uzaklaşmış. Sevilmek ve kabul görmek uğruna özünü unutmuş ve bambaşka bir kişi haline gelmiş. Üstelik kişi kendinden uzaklaştıkça daha da yalnız hissetmeye başlar. Halbuki bunu sevilmek ve bütünleşmek için yapmıştır. Fakat şimdi çok daha yalnız hisseder. Yalnız hissettikçe mutluluğu daha fazla dışarıda arar ve başka biriyle BİR olarak içindeki boşluğu doldurama çabası başlar. Bir sevgili, bir eş, bir çocuk, bir çocuk daha… Bunların hiç biri kişinin içindeki “BİR” olma duygusunu tam anlamıyla tatmin etmez ve bu kısır döngü kişinin özünü ondan daha da uzaklaştırır.
İnanmak, dua etmek ve meditasyon yapma isteği insanoğlunun içinde daima vardır. Evren’e, Tanrı’ya, Allah’a ya da inandığımız her ne varsa onunla bir olmak için kalbimizden gelerek yaptığımız bağlantı Neptün transit sırasında aktive olur. Gerçek huzur ve mutluluğu sadece kendi içimizde, kalbimizde, dua ederek bulabiliriz. Neptün’ün Balık Burcuna geçerek güçlendiği bu dönemde pek çok kişi gerçek mutluluğu dışarıda bulamadığını anlayarak dikkatini içe döndürmeye başlayabilir. Bu noktada sahte guru ve hocalara kapılmamaya ve bir bağımlılıktan başka bir bağımlılığa sürüklenmemeye dikkat etmeliyiz.
“Mutluluğu kendi dışımızda aramak, ağzı kuzeye bakan bir mağarada Güneş’in doğmasını beklemeye benzer” – Tibet Özlü Sözü
SAHTE KEYİFLER
Neptün tanrısal olan zevk ve mutlulukla bütünleştirilirken, gölgesi olan suni ve sahte keyifleri, Dalay Lama’nın sözcüsü Fransız Budist MatthieuRicard Mutluluğa Övgü kitabında şu şekilde anlatıyor: “Bir büyük başarının ya da ani bir zenginliğin tüm dileklerimizi gerçekleştireceği düşünülebilir, ama bu tür olayların sağladığı doyum çoğu kez kısa sürer ve erincimizin yükselmesine asla katkıda bulunmaz.” Ricard kitabının bu bölümünde verdiği örneklerde şöhrete ulaşmış bir şarkıcının ya da piyangodan en büyük ikramiyeyi kazanmış bir kişinin, zevk düzeyinde geçici bir değişim oluştuğunu, ama bunun kişilerin mutluluk ya da mutsuzluk duygularını uzun vadeli değişikliğe uğratmadığından bahsetmiş.
Ricard aynı zamanda, İngiltere’de büyük ikramiye kazanmış 24 yaşındaki genç bir kadının çalışmayı bırakıp şık bir semtten bir ev ve güzel bir araba satın aldığından, fakat bunun onu eski dost çevresinden uzaklaştırıp sonunda yalnızlığa ittiğinden; bir dolap dolusu hiç giymediği güzel kıyafetlerinden, lüks restoranlara gidip burada sadece patates kızartması yediğinden ve bir yılın sonunda boşluk ve doyumsuzluk nedeniyle depresyondan şikayet ettiğinden bahsediyor.
Sonra devam ediyor: “Dolayısıyla sukha*nın doğal belirtisi olan derin sevinç ile geçici bir uyarılma sonucu meydana gelen keyif arasında net bir nitelik farkı vardır. Sürekli bir doyuma dayanmayan tüm yapay neşelerin ardından değişmez olarak üzüntü geliyor. İçinde yaşadığımız tüketim toplumunun, insanları sürekli duygusal alarm içinde tutabilmek amacıyla – ki bu, “şeytani” biçimde bir tür zihinsel uyutulma durumu yaratıyor – bir sürü yapay, keyif verici ve sabırla yinelenen zevk icat etmek için ne büyük çabalar harcadığı kimsenin gözünden kaçmıyor.”
ORPHEUS ve EURYDICE
Bu durumda Neptün’ü biraz daha derin anlamak gerekiyor diye düşünüyorum. Neptün dünyevi boyutta sanallık ve sunilik verebilirken, manevi boyutta bize mutluluğu vaat ediyor. Mutluluk her duyguda olduğu gibi oldukça göreceli bir kavram. Peki Neptün’ün mutluluk tanımı nedir? Bunu anlamak için Neptün’ün mitolojisine göz atmak gerekiyor.
Neptün’ün mitolojideki bağlantısı beni Orpheus’a götürüyor. Orpheus’un en meşhur hikayesi ise, sevgilisi Eurydice ile yaşadığı büyük trajedidir. Neptün aynı zamanda aşkla, daha çok da platonik ve imkansız aşkla bağdaştırılan bir gezegen. Dolayısıyla mutluluğu yakalaması kolay değil. Orpheus’un hikayesinde ise aşk, bir trajediyle sonuçlanmakta.
Orpheus, Neptünyen bir kahraman; müzisyen ve şair. Sevgilisi Eurydice ile evleniyor ve düğün günlerinde Eurydice’ı bir yılan ayağından sokarak öldürüyor. Orpheus, Eurydice in ölümünü kabul edemiyor. Derhal yeraltı ve ölüm tanrısı Hades giderek Eurydice’ı yukarı bırakmalarını istiyor. Uzun tartışmalardan sonra Orpheus Hades’i ikna ediyor ve o da Orpheus’a isteğini tek bir şartla kabul edeceğini söylüyor. Orpheus yeraltı mağarasından dışarı çıkana kadar Eurydice’ın gözlerinin içine bakmayacağına dair söz veriyor. Hades bunun üstünde ısrarla duruyor ve ne olursa olsun, dışarı çıkana kadar Eurydice’nin gözlerinin içine bakmaması gerektiğini söylüyor.
Sıkı sıkı tembih edilmiş ve söz vermiş olmasına rağmen Orpheus dayanamayıp tam mağaranın ağzına yaklaştıklarında Eurydice’in gözlerine bakıyor ve tam o sırada Eurydice çözülerek yok oluyor. Böylece Orpheus sevdiğini ebediyen kaybediyor. Orpheus neden söz verdiği halde son anda dönüp Eurydice’e bakıyor? Şüphe duyduğundan ve emin olamadığında ya da kandırılmış olabileceğini düşündüğünden mi? Şüphe ve güvensizlik Neptün’ün doğasından gelir. Neptün’ün olduğu yerde bizler de hiç bir zaman emin olamayız. “Bu gerçek mi, yalan mı? Kandırılmış olabilir miyim? Yoksa bu bir rüya mı?”
Hayat içinde belli bir yolda ilerlerken şüphe duyar ve yön değiştirebiliriz. Çoğu zaman ilerlerken garanti isteriz, ama Neptün bize garanti vermez. O varken her şey belirsizdir. Sanki sisler içinde ilerleriz. Çocukken suyun içinde takla atma yarışı yapardık. Üst üste hiç durmadan kaç kere suyun içinde takla atabileceğiz diye… Çok döndüğümüzde bazen başımız o kadar çok dönerdi ki, bir kaç saniyeliğine bile olsa zemin neresi, suyun yüzeyi neresi karıştırırdık. Yönümüzü kaybeder, sanki boşlukta asılı kalmış gibi hissederdik. İşte Neptün etkileşimi de insanın hayatında benzer bir duygu yaratır: Doğru yön neresi?
Kaybı Kabul Etmek
Bu olaydan sonra Orpheus artık Eurydice’ın ölümünü kabul etmek zorunda kalır. Artık ayrılık yasını tutmaktan başka şansı kalmamıştır. Fakat Orpheus yasını tutarken, çevresinde eğlenmekte olan arkadaşları onun bu haline dayanamazlar. Bu durum neden kaynaklanmıştır? Orpheus’un arkadaşları niye onun hüznü ve yasını paylaşmak yerine onun bu halinden rahatsız olmuşlardır? Bunun sebebi üzüntülü kişilerin bize kendi kaybettiğimiz şeyleri hatırlatmasıdır. Bu sebeple bu duruma dayanamaz, onları bulundukları hüzün girdabından çekip çıkarmak isteriz. Bunun için türlü yollar deneriz. Dışarı çıkmak, içip kafaları çekmek, içip içip unutmak en çok başvurulan kısa çözümledir. Yas tutan birinin yasına saygı duymak ve onu olduğu gibi bırakmak çoğu zaman zordur.
Hikayenin sonunda Orpheus’un arkadaşları onun hüznüne ve yas tutmasına dayanamazlar ve onu vahşice katlederler. Bu korkunç olay diğer taraftan güzel bir birleşime vesile olur, Orpheus’un ölerek sevdiğine yani Eurydice’ye kavuşmasını sağlar. Savaşmak Orpheus’u bir yere götürmez ama sevdiği kadının gidişini ve kaybı kabul etmek dönüşmesine ve sonunda huzuru bulmasına yardımcı olur. Ölüm her zaman kayıp değildir. Son, bazen başlangıç olabilir. Şeb-i Aruz’un anlamında olduğu gibi… Mevlana’nın ölüm günü “Düğün Günü” olarak nitelendirilmiş, çünkü onun öldüğünde sevdiğine yani Allah’a kavuşacağı söylenmiştir. Çok iyi bir olaydan sonra bir trajedi ve yaşanan bir hüzünden sonra şükran duygusu tam bir Neptün karakteridir.
HER YERDE SEMBOLİZM VAR
Geçen sene Nisan ayında, tam da Neptün’ün Balık Burcuna ilk girdiği sıralarda, Londra’da Tate Modern Sanat Müzesinde şimdiye kadar yapılmış en kapsamlı Miro sergisini gezme fırsatını bulmuştum. Miro’nun sürrealist birbirinden etkili eserleri arasında beni en çok etkileyen belki de sıradan, sanat tarihçilerinin çok fazla üzerinde durmadığı bir tanesi oldu. Miro’nun Aya Havlayan Köpek (Chienaboyant a la lune, 1926) isimli tablosunda yer alan merdiven dikkatimi çekmişti. Resmin adı “Aya Havlayan Köpek”, resmin sağ üst tarafında, gökyüzünde bir Ay figürü ve yerde ona bakan bir köpek figürü vardı. Sol tarafta ise, ilk bakışta öylece havada asılı kalmış izlenimi veren ve hiç bir perspektif oluşturmamasına rağmen aslında anlam olarak ön plana çıkan ve tüm resmi dolduran merdiven meğerse ümidi sembolize ediyormuş. Resim hakkında biraz daha bilgi alınca, ümidi temsil eden merdivenin, metaforik olarak hem yükselmek, hem de topraklanmak yani ayakların yere basması, anlamına geldiğini anladım.
Zamanla şunu fark ettim ki, Miro’nun bu resminde en çok hoşuma giden şey evrensel olanla, dünyevi olanın merdiven sembolü sayesinde bir araya gelip bağlanmasıydı. Miro’nun resmi yaptığı 1920’li yıllarda ulaşılması imkansız gibi görünen Ay – evren, uzay veya tanrısal olan- bu sembol sayesinde dünyevi olana, yani toprağa bağlanabiliyordu. Ruhsallık ve maneviyat için de aslında bu gerekmez mi? Yükselebilmek ve aydınlanmak için güçlü bir temele ihtiyacımız vardır. Manevi alanda gelişebilmek için sağlam bir temel ve sağlıklı bir beden gerekir. Dünyevi olan egomuz, ruhsal gelşim sırasında bir ayağımızı da burada tutar.
Miro, Aya Havlayan Köpek resminde bize ümidi anlatıyor. Ümit insanoğlunun içinde her zaman vardır. Tüm olumsuzluklara, korkulara, yıkımlara, savaşlara, kehanetlere ve felaketlere rağmen ümit ve inanç da yüzyıllar boyunca insan oğlunun içinde var oldu. Tıpkı Neptün’ün mitolojisinde, Orpheus’un hikayesinde olduğu gibi, şu an iyi ve güzel görünen yarın bize kayıp getirebilir ya da bize dünyanın sonundaymışız hissi yaşatan olaylar yarın bizi mutluluğa götürebilir. Dünya var oldukça umut hep var olacak. Sizin de umudunuzu hep korumanız dileğiyle…
Şubat 2012, İstanbul
Referanslar:
Sukha: İnsanın kendini zihinsel körleşmeden ve iç çatışma yaratan heyecanlardan özgür kıldığında ortaya çıkan sürekli doymuşluk halidir.
– Howard Sasportas, TheGods of Change (Penguin BooksLtd, London, 1989)
– Theodora Lau& Laura Lau, TheHandbook of Chinese Horoscopes (Harper – CollinsPublishers, Inc., New York, 2007)
– Matthieu Ricard, Mutluluğa Övgü (Doğan Kitapçılık AŞ, İstanbul, 2007)
FİKİR VE SANAT ESERLERİ KANUNU UYARINCA KISMEN VEYA TAMAMEN BU SİTE, E-BÜLTEN VE E-POSTA İÇERİĞİNİN ESER SAHİBİNİN İZNİ OLMAKSIZIN KOPYALANMASI, YAYIMLANMASI VE DAĞITIMI HUKUKİ VE CEZAİ YAPTIRIMA TABİ OLUP, AYKIRI DAVRANANLAR ALEYHİNDE GEREKLİ TAKİBATIN YAPILMASI GEREKLİ HALE GELİR.