X
Mart 2022 Başak Burcunda Dolunay

18 Mart saat 10:18’de 27 Başak Burcunda Dolunay Fazı gerçekleşiyor.

2 Mart’ta Balık Burcunda gerçekleşen Yeniay’da yeni umutlarla yeni niyetler koyduk ve yeni tohumlar ektik. Şimdi o tohumlar büyüdü, gelişti ve olgunlaştı. Dolunay zamanları bir hasat dönemidir. Her şeyin görünür olduğu ve enerjinin yükseldiği zamanlardır.

Balık Burcu döneminde gerçekleşen Dolunay’da Balık/Başak enerjisini tam olarak deneyimliyor ve karşıtlığın içindeki birliği daha net görebiliyoruz. Neptün yönetimindeki Balık Burcu, bizlere sınırların ötesine geçmeyi ve maddi dünyanın sınırlarını eritmeyi hatırlatıyor. Birlik enerjisi ruhsallık ve maneviyatla ilgiliyken bu sınırsızlık hali bir süre sonra belirsizlikleri de beraberinde getirecektir. Bu da üç boyutlu maddi bir dünyada yaşayan bizleri zorlamaya başlar. Çünkü etten kemikten bedenimizin sınırları olduğu gibi, bizi bu dünyada tutan, hayata bağlayan ve hayata tutunmamızı sağlayan egomuzun da sınırları vardır. Belli sınırlar içinde kendimizi güvende hisseder ve varlığımızı devam ettirebiliriz. Oysaki tanrısal boyuta bizi davet eden Balık bizden soyunmamızı ister; kalıp ve sınırları bırakmayı, sınırsız olmayı böylece birliğe ulaşmayı…

Neptün’ün olduğu yerde olasılıklar artar. Netlik yoktur, garanti yoktur, sınırsız bir varoluş ve boşluk vardır. Neye güveneceğimizi bilemeyiz. Oysa zihin bilmek ister! Benzer olanla özdeşleştiğinde rahatlar. Dolayısıyla bizler için belirsizlik içinde durmak zordur.

Fayda Neye Kime?

Başak ise, Toprak Elementinde bizi madde dünyaya geri çağırır. Somut, pratik, verimli ve nettir. Elle tutup gözle görebildiğimiz şeylerden bahseder. Ölçer, biçer. Dolayısıyla değer biçilebilir. Toprak, sınırları belli olandır; tıpkı etten kemikten olan bedenimiz gibi… Bu sebeple sağlıkla ilgili olandır. İçinde bulunduğumuz dönemde bu konu ekstra önemli. Burada hem beden sağlığı, hem ruhsal sağlık, hem de zihin sağlığından bahsedebiliriz. Çünkü aslında hepsi bedenle alakalı ve hepsi bedeni etkilemekte…

Başak aynı zamanda faydalı olabilmek ve servis yapabilmekle ilgilidir. Biz genelde başkalarına yaptığımız hizmet ve servisten bahsederken kendimizi unuturuz? Faydalı olmak güzel fakat “Kendimize faydamız var mı?” buna pek bakmayız. Bedenimize ve bedenimizin işleyişine bakarak kendimize gerekli servisi veriyor muyuz? Yoksa hep başkaları için koşuşturuyor, kurtarıcıyı oynarken kurban rolüne mi düşüyoruz?

Karpman Drama Üçgeni

Stephen Karpman tarafından ortaya konmuş Karpman Drama Üçgeni psikoterapide kullanılan ilişki modellerinden biridir. Tanımı itibariyle Başak/Balık arketiplerine uyan bu model Kurban – Kurtarıcı – Yargıç rollerini barındırır. Balık Burcunun tanrısal enerjiye ulaşmak için çıktığı yolculukta Mesih gibi kurtarıcı rolünü üstlenmesi, sonrasında ise kurban durumuna düşüp, sonunda da yargılanması benzer şekilde Başak arketipinde de yer alır.

Servis yapmak ve somut bir takım faydalar sağlamak isteyen Başak kurtarıcı rolüyle bir karınca gibi çalışıp didinirken kendi ihtiyaçlarını görmezden gelirse bedenini hasta edebilir ve bakıma muhtaç bir kurbana dönüşür. Sonuç olarak da kendini herkesi ve her şeyi yargılarken bulabilir. Buradaki üç model kendi içlerinde geçişkendir ve başlangıç noktası kurtarıcı olabileceği gibi başlangıç noktası kurban ya da yargıç da olabilir. Fakat sürekte her üç model de birbiri içinde peş peşe gerçekleşir.

Hem kurtarıcı egosundan, hem kurbanın düşük enerjisinden, hem de başkalarının yargı ve suçlamalarına ne cevap vereceğimizi düşünmek yerine, tüm bunların bizde yarattığı rahatsızlık hissinden özgürleşebiliriz.

Dolunay haritasında – Dolunay’la direk bir etkileşim yapmasa da – Venüs ve Uranüs arasındaki güçlü etkileşim özgürleşme ve mevcut döngüden çıkabilmek için güzel bir fırsat sunuyor. Venüs değerlerimizin bu dönemde zaten bireyselleşmek ve bireysel kimliğimizle bütünleşmek olduğunu vurgularken Uranüs, reform yapacak güçte bir etki yaratıyor. Gerçek anlamda özgürlük, dış dünyaya dur deyip kendi gerçekliğimizle temasa geçmemizi sağlıyor. Peki biz, kendi değerimizi ve sahip olduğumuz kaynaklarımızı her şeyden bağımsız bir şekilde yaşayabiliyor muyuz?

Üçgenden Çıkmak

O zaman bu Kurban – Kurtarıcı – Yargıç dramından nasıl çıkacağız? Her şeyde olduğu gibi bu döngüden çıkabilmek için önce kabul etmek gerekiyor. İlk önce dramda (rüyada) olduğumuzu idrak ve kabulü gerekiyor. Sonra da şartları olduğu gibi kabul etmek; yani gerçeği görmek ve sorumluluk almak… Çünkü çoğu zaman fark etmeden rüyaya gönüllü oluruz. Dramın cazibesi bize tatlı gelir. Hele ki Merkür, Jüpiter, Neptün ve Güneş’in Balık’ta olduğu şu günlerde öyle tatlı rüyalara dalmak isteriz ki, minik bir fare gelip üfleye üfleye kulağımızı kemirip bitirse farkında bile olmayız!

O zaman bir karar vermemiz ve niyetimizi belirlememiz gerekir. Burada doğru ya da yanlış yoktur. Herkes kendi özgür iradesiyle özgür seçimini yaşar. Tatlı rüyamızın içinde uykuya dalmak mı, yoksa buradan çıkıp dünyaya nasıl katkı sağlayacağımıza bakmak mı? Fakat burada çok dikkat! Yine kurtarıcı tuzağına düşmeyelim. Kurtaracağım, yaşatacağım gibi bir motivasyonla değil de, kendi içimizdeki “Kendimize özel yetenek ve becerileri” bularak… Yani önce keşif gerekecek. Uranüs ve Venüs’ün zorlayarak çıkarttığı yeni ve orijinal değerleri yanımıza alarak kendimiz için, kendimizi iyi hissederek, çabasız, plansız, ajanda olmadan içeriden dışarıya akan bir taşma haliyle…

Sevgiyle…